Rabiaerdir

Suçun Romantize Edilmesi: Medya ve Adalet Algısı

Suçun Romantize Edilmesi: Medya ve Adalet Algısı

Günümüz medya ortamı, suçun yalnızca haberleştirilmesini değil, aynı zamanda yeniden kurgulanarak sunulmasını da mümkün kılmıştır. Özellikle dijital platformlarda yer alan içeriklerde suçun estetikleştirilmesi ve suçluların kahramanlaştırılması, toplumun adalet algısında ciddi dönüşümlere neden olmaktadır. Bu makalede suçun medya aracılığıyla nasıl romantize edildiği, bu eğilimin toplumsal ve bireysel düzeydeki etkileri ve adalet sistemine yönelik algılar üzerindeki yansımaları tartışılacaktır.

1. Medyada Suçun Estetikleştirilmesi

Modern medya ürünlerinde suç, çoğu zaman estetik bir unsurla iç içe sunulmaktadır. Görsel olarak çarpıcı sahneler, dramatik müzikler ve karakter derinliği ile sunulan suç hikâyeleri, izleyicinin suçla özdeşleşmesine neden olabilir. Bu bağlamda suç bir “gerçeklik” olmaktan çıkıp “hikâye” haline gelir.

Örneğin Netflix dizisi La Casa de Papel, banka soyguncularını maske ve kırmızı tulum gibi sembollerle kolektif bir direnişin temsilcisi olarak sunar. Gerçekte ciddi suçlar işleyen karakterler, seyirci tarafından desteklenir, hatta onların sloganları toplumsal protestolarda kullanılabilir hâle gelir.

Bu tür örnekler, suçu toplumsal normların ihlali değil, bireysel özgürlüğün bir ifadesi gibi göstermektedir.

2. Suçlu Figürünün Kahramanlaştırılması

Anti-kahraman kavramı, özellikle son yirmi yılda popüler kültürde önemli bir yer edinmiştir. Breaking Bad dizisinin baş karakteri Walter White, ölümcül bir hastalık sonrası ailesini maddi olarak güvence altına almak için uyuşturucu üretmeye başlayan bir kimya öğretmenidir. Zamanla acımasız bir suç baronuna dönüşmesine rağmen izleyici tarafından hâlâ "haklı" görülür.

Bu durum, suçlunun “niyetiyle” eylemi arasındaki ahlaki sınırın bulanıklaşmasına neden olur. Toplum, yasaları değil, karakterin geçmişini, travmalarını veya zekasını baz alarak yargılamaya başlar.

Bir başka örnek, Joker filmidir. Arthur Fleck karakteri, toplum tarafından dışlanmış bir birey olarak sunulmakta ve işlediği cinayetler izleyiciye psikolojik bir "tepki" gibi sunulmaktadır. Bu tür anlatılar, adalet sistemine karşı bir empati oluşturabilir.

3. Sosyal Medya ve Suç Kültürü

Sosyal medya, suçun yalnızca temsili değil, aynı zamanda dolaşımı açısından da yeni bir mecra yaratmıştır. Özellikle TikTok ve Instagram gibi platformlarda suç işlemiş kişilerin “influencer” gibi takipçi kazanması, bu kişilerin içerik üreticisi kimliğine bürünmesine neden olmaktadır.

Örneğin, cezaevinden yeni çıkmış kişilerin "hayat hikayesi" anlatımı, takipçiler tarafından ilham verici olarak yorumlanabilmekte, hatta bazıları sponsorlu içerik üreticisi haline gelmektedir. Bu da suçun toplumsal hafızadaki yerini değiştiren bir başka unsur haline gelir.

Bu noktada "repütasyon ekonomisi", yani itibarın ekonomik değere dönüşmesi, suçun sosyal sermaye haline gelmesine neden olabilmektedir.

4. Adalet Algısı Üzerindeki Etkileri

Medya aracılığıyla şekillenen suç temsilleri, toplumun yargı süreçlerine olan güvenini de etkileyebilir. Kamuoyu, adaletin sağlanıp sağlanmadığını mahkeme kararlarından çok medya temsilleri üzerinden değerlendirebilir.

Örneğin, Türkiye’de Pınar Gültekin davası gibi bazı kamuya mal olmuş cinayet vakalarında, sosyal medya kampanyaları ve medya temsilleri, mahkeme kararları üzerinde ciddi bir kamu baskısı yaratmıştır. Bu durum her ne kadar kamu bilinci açısından olumlu görülse de, yargının tarafsızlığı açısından tartışma yaratabilir.

Ayrıca medya aracılığıyla sempati duyulan suçluların yargılanması durumunda, mahkemenin vereceği her karar bir "haksızlık" gibi algılanabilir.

5. Eleştirel Medya Okuryazarlığı ve Çözüm Önerileri

Suçun romantize edilmesinin etkilerinden korunmak için eleştirel medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması önemlidir. Özellikle genç bireylerin suç temsillerini eleştirel bir bakışla analiz edebilecek yetkinliklere sahip olması gerekir.

Eğitim sistemine medya analiz derslerinin eklenmesi, medyadaki kurgu ile gerçek arasındaki farkın öğretilmesi ve suçun sonuçları hakkında gerçekçi içeriklerin üretilmesi bu sürecin bir parçası olabilir. Aynı zamanda içerik üreticilerinin etik sorumluluklarını da göz önünde bulundurması gereklidir.

Sonuç

Suçun medyada romantize edilmesi, yalnızca bir anlatı biçimi değil, aynı zamanda toplumsal bilinçaltını şekillendiren güçlü bir etkendir. Bu etki, bireylerin suç algısını, adalet beklentilerini ve yasalara olan yaklaşımlarını doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, medya üreticilerinin ve izleyicilerin bu temsilleri sorgulayan, eleştiren ve farkındalık yaratan bir bilinçle yaklaşmaları büyük önem taşımaktadır.